İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada Gazze'de açlık sorununun olmadığını belirtti. "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" diyen Netanyahu, bu ifadeleriyle uluslararası kamuoyunu şaşkınlığa uğrattı. Ancak, çeşitli insani yardım kuruluşlarının verileri ve olaylara tanıklık eden bireylerin ifadeleri, bu iddiaların gerçeklerle örtüşmediğini ortaya koyuyor. Gazze'deki insani krizin boyutları ve yaşanan dram çok daha derin.
Netanyahu’nun bu açıklamaları uluslararası medya ve insani örgütler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Gazze, uzun süredir devam eden çatışmalar ve abluka nedeniyle ciddi bir insani krizle karşı karşıya. Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze'deki insan nüfusunun yaklaşık yüzde yetmişi gıda güvenliği sorunlarıyla mücadele ediyor. Gazze’deki insanlar için temel gıda maddelerine erişim giderek zorlaşıyor. BM’nin son raporları, Gazze'deki ailelerin çoğunun, temel gıda ihtiyacını karşılamakta zorluk çektiğini ve bu durumun açlık ve yetersiz beslenmeye yol açtığını ortaya koyuyor.
Öte yandan, tanıklık yapan Gazze sakinleri, Netanyahu'nun iddialarının gerçeği yansıtmadığını net bir şekilde dile getiriyor. Bölgedeki birçok ailenin yemek yapacak malzeme bulmakta güçlük çektiğini, yeterli gıda maddesine ulaşmanın neredeyse imkânsız hale geldiğini aktaran yerel halk, insani yardımların yetersizliğinden de şikayet ediyor. Bu kişilerin ifadeleri, yapılan resmi açıklamaların çok ötesinde bir acıyı gözler önüne seriyor.
Gazze'deki insani durum sadece gıda ile sınırlı değil. Su ve sağlık hizmetleri de büyük bir kriz içindedir. Sağlık kuruluşlarının büyük bir kısmı, düzenli olarak elektrik kesintileri ve malzeme yetersizliği nedeniyle faaliyet göstermek konusunda zorluk yaşıyor. Gazze'deki hastanelerin çoğu, yüksek oranda yaralı ve hasta insana bakmak için gerekli olan tıbbi ekipmanlara ve ilaçlara sahip değil. Salgın hastalıkların baş göstermesi ise bu durumu daha da kötüleştiriyor.
Bölgedeki insani yardım kuruluşları, ihtiyaç sahiplerine yardım edebilmek için canla başla çalışıyor. Bununla birlikte, bu kuruluşların bölgede yaptığı yardım çalışmaları, çoğu zaman sınırlı kaynaklar ve finansal kısıtlamalar nedeniyle yetersiz kalıyor. Özellikle son dönemlerde yaşanan çatışmalar, insanlar arasındaki yardımlaşmayı ve dayanışmayı daha da zor hale getiriyor. Gıda ve yaşam malzemelerinin taşınması sırasında karşılaşılan engeller ve kısıtlamalar, Genel Müdürlükler düzeyinde sorunların artmasına neden oluyor.
Sonuç itibarıyla, Netanyahu'nun ifadeleri ve Gazze'deki gerçekler arasındaki uçurum, sadece bir politik söylem meselesi değil. Aynı zamanda bölgede yaşayan insanların yaşadığı gerçek bir durumu ifade ediyor. Açlık, sağlık sorunları ve yaşam koşulları, Gazze halkının gündelik yaşamında birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Uluslararası toplumun bu konudaki duyarlılığını artırması ve somut adımlar atması giderek bir zorunluluk haline geliyor.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" iddialarının yanındaki gerçeklik, göz ardı edilemeyecek kadar acıdır. Gazze'de sabah uyanıp güne gıda bulma kaygısıyla başlayan birçok insanın hikâyesi, bu tarife uymaktan çok uzaktır. Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada, sadece izlemekle kalmamalıyız; harekete geçerek, bu insanlara destek olmalıyız. Gazze halkı, insanlık onurunu korumak adına yardıma, anlayışa ve dayanışmaya ihtiyaç duymaktadır.